Çarşı, azar dolaşıp ve geldiğimizde aklımıza geliveren ya şunu da alacaktım gözüme hiç ilişmedi gibi bir açıklamaya yanımızda bizimle olanların tezgahların her tarafında almadığımız her neyse ondan olduğu, bizim gözümüze ilişmemesinin de imkansız olduğu açıklaması ile düştüğümüz durumun aynısı bu günlerde yaşanıyor diye düşünüyorum.
Kızlı erkekli meselesi yine. Ne çok edilecek laf varmış sende bulaşmasan olmaz mıydı? Dediğinizi de hesapta tutarak benim söyleyeceklerimin başka türlü bir şey olduğunu düşünerek bu yazıyı okuyun diyeceğim.
Ulusal kanalların bir kaçında, yerel kanallarda daha çok bir şeyler özümüze sokularak geçti ama gözümüzün acısına rağmen olayı, olayları unuttuk ya da hiç hatırlama yoluna bile gitmiyoruz. Olay Denizli, Afyon, Manisa, Adıyaman olayı değildi, direk memleket meselesiydi ama biz sadece babalar ve anneler dramı olarak değerlendirdik geçti gitti.
Tarikat evlerinde ve yurtlarında kalırken, aileden kopmuş, Allahaısmarladık demiş dememiş, helalleşmiş helalleşmemiş, El ile başlayan çeşitli Cihad örgütlerince askere alındıkları söylenmiş, şu anda Suriye, Afganistan, Bahreyn, Cubuti, Libya, Tunus, Mısır benzeri ülkelerde savaşan veya ölmüş gençlerimizin anne, baba, dede, nine ve amcaları feryat ediyorlardı, ediyorlar. Gençlerimizi bize göstermiyorlar. Cenazesini alamadım. Nerede olduğunu bulamadım sağ diyorlar. Gittim kampta olduğunu biliyordum göstermediler.
Bunlar ana, baba şikayeti, feryadı değilmiydi? Bu çocukları örgütlere verip karşılığında çıkar sağlayan kişiler var mıydı? Bunlar bir dolu kentimizde yurt işletmecisi, apart yöneticisi, olarak devletin valilerine şikayet başvurusu yapanlarla aynı kişiler veya aynı düzenin parçaları olabilirler mi?
Bu soruları sorarken, bu savaşa giderken onlara vaad edilen muta nikahıyla cinsel hizmet götürmek için kandırılan kızlardan özellikle konu açmadım.
Bunlar geçtiğimiz ay ve günlerde televizyonlarımız da, gazetelerimiz de gördüğümüz gözümüzün önünde ki olaylardı. Hatırlamaya çalışın.
Sonra bu meselenin aslını bir de buradan görmeye çalışın.