Oyunların bazılarında mecburcu vardır. Oyuna mecbur girer. Oyunda hep kalacak odur. Onun bir mağduriyeti vardır. Herkesin bir mağduriyeti hep olur. Bazıları bu rolü çok sever içselleştirir. Öyle yaşar.
Hep öyle tanımlanır ona da öyle. Mağduriyet insanın yaftası oldu mu kurtulması zordur. Kurtulmak istemesi zordur. Rahattır. Önü mağdur olduğunu gösterdiğinde onun gibi mağdur olanlar bile açılır açmayana çekilsene kenara ona hep ön açılır.
Sonunda mağduriyet bir ön açma bir el açma dilenciliğe dahası bir işe bir müesseseye dönüşür. Kar kapısı olur. İş olur büyük kazançla mağduriyetle.
Onun apartmanları var ne diye veriyorsun? Zabıtanın polisin önüne geçmeler zavallı baksana ne diye. Kapını çalar camını siler ver vermezsen vereceksin mağdur o ben mağdurum diklenmesi.
Zavallı niye öyle diyorsun niye öyle yapıyorsun? Acımak Allaha mahsustur. Burası lafın bu kısmı acımanın mahsusluğu göz ardı edilip. O mağdur. Günahını alma artık o değil çoktan değil olsa bu kadar dik bu kadar vereceksin bu kadar bu benim hepsi benim ben mağdurum verin lan vereceksiniz vermezseniz ben mağdurum.
Nasıl bir anda hınçlanıp sen nasıl diye onlarca yüzlerce saldıran kendi mağdurluklarını unutup yeni yepyeni bir başka mağdurluk elbisesi giyip yine bir başka mağdurluğa kendi mağdurluklarını unutup göz ardı edip .
Sen mecburcusun bu oyunun hep vereni hep verecek olanı vermek zorunda olanı. Siz ne kadar mağdur görüp destek olursanız sektör olup başka mağdur kılıkları da bulup yeni mağdur kılıklıların oluşmasına sebep olabilirsiniz. Verdiğiniz çikolataların para vaz verdiğiniz için merdivenlere sıvandığı günlere.