“Kanatlarının koparıldığı tüylerinin yolunduğu o karanlık sisli pis isli anlarda sırf sana destek diye kanadımdan bir tüyde ben vermiştim. Açlıkları susuzlukları kanına belki diner belki. Ne işe yarayacaktı bilmiyordum. Bildiğim o gün bu gündür uçamadığım. Sen bile kanatlanıp yeni baştan uçtun gittin çok önceleri ben hiç uçamadım. Meğer kanadımın en güzel en uçuran en benim olan tüymüş senin için bıraktığım.” Böyle diyordu eskiden uçan şimdi uçamayan .
Bazı zamanlar öyle olur. Dolduruşa gelirsiniz gelmezsiniz sonradan başka bir şey bulamazsınız öyle dersiniz. Terazinin diğer kefesine konanlara bakmadan bakmazsınız bile en değerli en güzeli en ağır sizi siz yapanı getirip karşılığında üç beş çul çaput dersiniz ya derler ya öyle şeylere öyle olur zaten sizin için ne değeri varsa sizin gözlerde değeriniz neyse o gözlerde hiç olmayışınızdır esas hikaye esas kız esas oğlan masalda bile olmaz ya siz hiç değilseniz bir an gelir.
“Gücendim. Bir kanat tüyü bile olsa en değerli en güzel en sevdiğimdi o. Bir tek sana en değerli olduğu için armağan bile değildi içten gelen öyle seçilmiş başka türlüsü olmaz yakışmaz yokmuş gibi benim en değerlimdi.” Diyordu artık hiç uçamayan şimdilerde değil o zamanlarda unutulmuşların arasına konmadan çok önce her şey.
Bir tüy kadar hafif bir tüy kadar ağır olabilseydi her şey her şey uçabilseydi bir meltemle bile gitmeseydi her şey kıpırdayamasaydı yerinden beynine çakılı kalmış oracıkta bir milim bile oynamasaydı yerinden.