Küçücük bir dünyaya geliriz. Öyle kocaman filan demeyin dünyaya geldiğimizde dünya küçücüktür. Gelmeden az önceden biraz büyük ama küçücük. Dünyamız biz istedikçe gittikçe büyür. Kocaman koskocaman olur. Şimdilerde tüm yeryüzünü kaplayan dünyaları olanlar bile vardır.
Bir zaman gelir o zaman herkese gelir mi onu bilmem bilemem gelir tahminim dünyayı dünyamızı küçültülürüz. Annemizin en sevdiğimiz kazağa yaptığı gibi büzer büzdürür küçültürüz. İnsanları eşyaları sokakları dostları taşları yavaş yavaş değil üstelik bayağı hızlı hayatımızın dışına hayatımızın küçülen çemberinin dışına çıkartıveririz.
Zamanı tam denk gelir mi?
Çoğu zaman denk gelmez ya biz kararı bir kızgınlık belki bir korku kırılacak çok şey olmasın ya da artık bütün zararı ödemişken gecikmiş bir karar olarak hiçbir tam zamanı olmadan.
Acır mı?
Zamansız olduğundan neredeyse hep acır ya erkendir doğum gibi çok acır ya da geçtir zamanı geçmiştir çekecek güç kalmamış zehiri sarmış her yeri bütün gücü almış bitmiş geçmiş.
Dünyayı küçültürken büyürken yaşlanırken zamanda geçtikçe.
Dünyanın küçülmesi zamanın büyümesine çoğalmasına uzamasına yol açar olur. Küçülen dünyanın zamanı büyür.
Dünya küçüldükçe zaman alabildiğine yalnızlığa kadar. Bir Afgan atasözü “Sizin saatleriniz var oysa zaman bizim”.
Tüm zamanlara sahip olursun yalnızlığında küçücük dünyanda.