Kumla sonradan doldurulmuş marinanın yanına yapılmış plajda neredeyse tek başına. Okyanus batı rüzgarının marinanın her ne kadar keserse yine de ensede serin rüzgar.
Sabah güneşini özlemişti.
Hep bir yalıyarın üstünden selamlaşılmış güneşle öğleyi biraz geçe merhaba ben geldim.
– Al sabah güneşini ver geceleri pazarlığın en can alıcı olmuş ve kabullenilmiş.
Sabah güneşi bir daha dünyasında görünmemişti, girememişti, girmemişti. Bazı günler hava öylesine kararıp gün gece olmuştu, hayatı bir daha sabah güneşi görmemişti.
Bir pazarlıklar zinciriydi. Pazarlığın bir yerinde okyanusun doğu kıyısında üç yüz metreye yakın yükseklikte binlerce km uzunca bir doğa duvarı sahilin küçük bir kasaba sığacak bir kuytusunda bir düzlük bir kasaba denizi içine almışlık, denizin içine kaçmışlıkta yaşıyor.
Tekneler deniz ve muhteşem gün batımı.
Her şey güneşin yalıyarın kenarından bakmaya çalıştığı göz kırptığı öğleden sonralarla başlar yaşanan günün ortasına denk gelen bir yerinde güneş denizde batar muhteşem bir manzara bitirilecek günün ikinci ve son yarısı geceye ait ne varsa sabah güneşi görenlerin sabah dedikleri zamanlara kadar yaşanır. Güneşe daha çok vardır.
Hiç güneşi olmayan sabahları vardır kasabasının. Sabahları güneşi olmayan bir kasabası vardır.