Güneş artık ısıtmaktan vazgeçti. Yeniden kış demeye başladık bahar başlamışken mevsim baharken takvimlerde. Kış gelmemişti ya, başka geç kalmış bir zamanla tam biz kapıyı kapatıp giderken soğuk artık gelmez, ışıkları kapatıp yatalım derken, ayağını uzatıp kapı aralığına içeri girdi.
Parti bitmiş, eldivenleri, kazakları, bereleri kaldırmış hani partiyi bitirmiş boş çerez tabaklarını topluyorduk çıktı geldi. Yağmur ılık damlalarla yağıyordu soğuk damlalara döndü. Kar yağdı yağacak hava soğudu. Kahvaltı dışarıdaydı, cam açıktı hiç yoksa sıkı sıkıya kapalı şimdi.
Hava soğukta ruhum çok mu sıcak? O da soğuk. Hayatın tadı çoktan kaçmış, ne konuşuyorsak her şey birazın ötesinde kirli, acı var her kelimede, her bakışta bir hüzün. Soğuk ve yağmur, karanlık gökyüzü ruhumuzun da sıcaklığını alıyor sanki. Efendim gecenin bir vakti, çakır keyf bir kahkaha bir çalgı bir yerlerde bir göbek havası pist dolu bunlarda var, bir yerler bazı kişiler, onlar olmayıp yüreği zil çalıp oynayanlar, üşüyemeyenler, ıslanamayanlar, ıslanmayanlar, hepsi var. Bu zamanı giydiriyorlar, siyah istiyor siyah yakışıyor diyor siyah seçiliyor dolaptan elini atıp bir başkasından habersiz, biri yakıştı demeden daha, renkte pişti olmak korkusu bile olmadan.
Yakışıyor olmalı, ondan gitmedi kış. Bu kadar yürekten çağrılmış olunca, öyle erken daha hiç uğramamış olduğu düşünülen bir durumdayken. Ne içersiniz? Sıcak bir ıhlamur dumanı üstünde.