Kapı çalıyor sen geliyorsun. Senin geleceğini neredeyse hepimiz biliyoruz. Ama sen nasıl bir şeysin, adından başka kimsin bilmiyoruz. Giriyorsun içeri bir anıt gibi karşımda öyle tanımlıyordum daha sonra. Tanımadan kimseyi tanıştırıldın hepimizle, benimle. Gözlerin, bakışların durmadan bakmadan geçiyorsun, hayır dönüp bakıyorsun. Elimi sıktıktan çok sonra bakıyorsun. Kalabalığın ortasında birkaç saniyelik bir yalnızlığı yok ediş bakışı, sonra gözlerimiz yine eski yalnızlıklarına geri dönüyorlar. Ne çok kalabalıktık senin için.
Yaz sonuydu. Okullar açılıyordu. Yazın yaşanacak olan yaz aşkları ya yaşanmış ya da yaşanmadan bitmişti. Telefondaki sesinden farklıydı sesin. Bakışlar soru işaretleri dolu bir kamyonetin kasasındakini dökercesine doldurulmuş bir halde meydanın köşelerine çarparcasına dolaşıyordu. Biliyorum sesin sahibini arıyorsun. Ama hangisini? Üstümde ne olacağını söylemiş miydim? Hayır söylememiştim. O konuşmalara hiç dahil olmamış, konuyu seni, neden geldiğini bilmeyen bir dolu insanında olduğu kalabalığın arasından arıyordun. Bu öyküyü bu gün anlatırken bile o günün öyle yaşanmasına sebep olan orada yaşayanlarla olayların içinde yer alanlarla konuştuğumda o gün ne olduğunu bilen yok. Sende hatırlamıyorsundur. O gün nasıl bir gündü. Takvimin yapraklarına zemheri soğuğu diye yazıldığı gibi yazılacak mıydı? Uzak bir telefonda seninle o gece konuşurken bile o günün ikimizi nasıl çentiklediğini biz onu çentiklemeden çok önce yaptığını bilemeyecektik. Yoktu o günlerde bugün kullandığım kelimelerin bir çoğu. Yaşadıklarımın bir dolusunun ismini bile bilmiyordum. Bir dolusunu ilk yaşıyordum. Bir dolu duygunun adını bilsem de ne menem bir yürek ağrısıydı bilemezdim. Bilmiyordum zaten. O çentiğini sonradan çizdiğimiz günü, bir daha kimseye, senle bana bile beraberce anlatmadığımızı o yüzden savaş gazileri anısı gibi detayların nasıl yok olup bir kördüğüm bile olabilir anlatımlarda.
Ama güzel bir yola çıkıp, bir yola gitmek istiyorduk o gün. Niyet böyleydi. Uzaklara bakıyorduk seninle. Beraber yürümeye niyetlendik. Birazı bile seninle yürünse yeterdi. Öyle de oldu.