Sen Hala Büyümedin mi?

Koşu başlayacak diye beklediğin, nefesini ilk adımına ayarlayıp sakladığın bir anda olduğunu düşün. Birden önüne birisi çıkıyor. Nefesinin ritmini bozuyor bakışları anlıyorsun, kötü bir haberi var.

Senin o hep her şeyi paylaştığın, o bağırdığın da senin susup sen bağırdığında seni okşayarak dinleyen rüzgârın bir süreliğine tutuklanmış, kendini özgür bırakıp, gözlerini korkmadan kapandığında göğsüne yaslanan rüzgâr bahsedilen. Soğuğu en soğuğundan bulut getiren, elini yüreğine koyan, sokan, tutan, sıcağın en güzel ılıklığını alıp gelip seni yumuşatan, nasıl olmuşsa olmuş birileri bir süreliğine senin en kızgın anına denk getirip tutuklamışlar onu.

Koşmak

Bana hep benim olmayan yol hikâyeleri anlatıp gülümsemem de delirdiğimi düşünen, ağladığımda kahkahalarla gülüp neden olduğunu anlamadığından benim rüzgârımdı. Özgürdü, ne zaman geleceği belli olmazdı. Bakmayın haber sonrasında gelecek diyenlere inanıp beklemişliğim çoktur, gelmezdi.

Geldiğinde ruhumu çırılçıplak yakaladığı da çok olmuştur. Hiç bilmediğim anlarda omzuma bir dokunuş, bir göz kırpması ağaç yapraklarıyla “Hoş geldin”

Bir rakı masasına meltem olup bir kar yağışına camı aç şarkısı bir yaza yağmur geliyor az sonra haberi.

Ve her gelişinde o sahte soru “Sen hâlâ büyümedin mi? “.

Başka rüzgârlarda var. Onlar başka rüzgârlar bir merhaba o kadar o da derlerse. Başka hikayeleri taşıyor onlar, başka anlattıkları var, bir başkasının omzuna dokunmayı biliyorlar.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir