Hayır Peter Pan’ın ciddi arkadaşı Tinker Bell değilim. Çalmaları yetmedi, oynadılar bir de tik taklarımın ayarlarıyla. Bir de uyarı tik tak larıma “biraz ağır lütfen.” Yaşam acısından daha büyük bir acı yoktur. Mikrop kapmış yara gibi önce kızarır, sonra çizilir, derinleşir ta ki öldürünceye kadar. Her şey gibi birden ölür. […]
Sabah kalktığında daha gün ışıkları ulaşmamıştı. Bütün gece ışığı yanan odanın kapısının aralığından baktı. Yatakta sigara yakmış elinde kitap saklı günlüğü biraz aşmış. Bütün gece daha bitirilmemiş şekli. Kitap okunmuş, gece bitirilmiş uyanık. Bir yerlerden hadi yat uyu denmemiş doldur boşalt boşalt doldur yarıya boşalt öyle geçmiş olmalı. Kapı aralığından […]
Tam da düşlerin giderken nerede duracaksın? Hazır ol da hepsini gördüğün hepsine fısıltıyla da olsa güle güle dediğini duyabilecekleri kadar yakın sarılmama gitmelerin engelleyemeyecek kadar uzak saygıyla uğurlayabileceğin bir yerde. Ölümde öyle olmuyor mu? O da düşlerle bir veda değil midir? Sıkılmış olmalısın. Nereden anladın? Hep aynı sıkıldım ben de. […]
Zarif’ti adı sevdiğinin Zarife. Sıkılganlıkla sessizliğin biraz korkmuşluğun tam da yakışır iyice çekingenliğin karışımı süklüm püklüm bir duruş. Kafeste kuşlar gibiydiler, birbirlerine bile bakmaya korkar halleri. Sadece gözlerini kırpıştırır, taşlı yollar kararsız adımlar. Adlarını uzaktan benzettiğimden, sevdiği dediğim yakıştırdığımdan yoksa bilmem adlarını sormadım, bir merhabam bile yok. Bak yine gülümsedi. […]
Hatırlayın diye konu olmamışlardı. Hatırlamayın. Yağmura direnerek gidileni, unutulmuşlukları. Susardı, konuşsa bile. Birlikte topladıkları dokunulmuşluklar, anlatılmamışlıklar, inanmamışlıklar, duyulmamışlıklar çuvallar dolusu. Eylül müydü başlamadıkları? Saat 12.Günü bitiren mi? Ortadan bölen çok sıcak. Rüzgar var. Gün gri boyası kaçmış bütün renkler bir kovaya sonra güne. Zarif onca beklemenin Zarife gözleriyle gülümsedi. Sadece […]