Alın yazısı, kader alın bolca, biraz kör talih, tüh be katın Lizbon sokaklarının Beyoğlu’nun arka dar sokakları benzeri çokça karanlık sokaklarında kadın sesi biraz sert biraz korsanımsı bir şarkı söylüyor bir şey anlatıyor biraz kavuşulmamışı anlatır gibi. Portekiz denizcileri geri gelmeyi unutmuşlar, artlarından söylenilenler. Fado. Lizbon ve Coimbra ayrı gibi […]
Bir zıpla çoban yıldızına dokun. Ölü günler var, yanık geceler, tütsülenmiş akşamlar bir avuç diş kıran leblebi örneği seç. Yaralılar var ölmemiş yaşasa yaşadı denmez günler, ucu yanmış üstüne basılmış geceler, dumanı hala ciğerlerinde akşamlar. Yüreğin en derin yerine kaçmış sinmiş her seferinde bir kargaşa orada sessiz. Şehirlerin hepsi yok […]
Mayıs çiçekleri vardır, mayıs böcekleri. Adamın ensesine kaçan, ağaçlardan saçlara olmadığında başlara musallat olanlar değil. Yaza az kalan zamanda yaz olmadan önceki son ilkbahar da açmış olan yaşayan yaza belki çıkmayacak çıksa bile yaz bile benim demeyecek olanlardan bahsediyorum. Mayıslardan bir yaz olmalı yaz demeli ama yaz olmamalı. Şimşekler yıldırımlar […]
Kısık buğulu ses bir tabanca namlusu arkası, önü hazin. Korku evde kalmış, buğulu sese bir hayranlık, köşe de bir gölge döner gelirse orada bir bekleyen bile var. Önce saatin saniyeleri cadde de ağır vitrinlere bakmalar filan, peşinden kendini belli etmeden gözden saklanan dakikalar gizli kameralarda izleyen saatler. Zamanın vurulduğu haberi […]
Böyle düşlememiştik. Çiçekler, böcekler, yıldızlara bakmalar. Sonrası? Geceler boyu biriktirilmiş yangınlar, üfle geçsin. Kum taneleri avucunda taşlar, boğazda bir hıçkırık saklanmış, acı gülümsemeler dudakta. Yağmur bile yüzünde bir titreme bakışlar akıldakine takılmış kımıldamıyor. Yorgun hissediyor zaten yorgun yürek. Her solukta bir şeyler eksik olmalı yetmiyor. Karanlığa bütün sorular hepsi yanlış, […]