Çocuk olunan günlerde bilmem kim ağabeyi gözleri görmez az görür kolumuza takarlar okuluna evine kütüphaneye otobüs durağına bir yerlere bırakıver gel derler oyundan ders çalışmaktan ne yapıyorsak söker alırlar çocuk kafası hadi beş dakika. Bilmem kim ablada öyle hadi beş dakika git gel bi koşu. Yollar kaldırımlar yok daha kötü ağaçlar kaldırımların üstüne uzanmış bazısı altında eğilmek lazım çocuk olarak bizim boyumuza denk çukurlar üstünden atlamak yolda kasalar kutular yanından geçmek lazım karşıdan karşıya geçerken sağa sola dikkatli bakmak koşmadan çocuğuz koşmadan olmaz koşarak kurtarırsın zaten. Ne olur? Kör nasıl taşınır.
Hep birazda gülerek hani çocuk işte düşünmemiş gibi kafası gözü hafif yaralı dizi bacağı hafif kanamalı üstü başı kirlenmiş bir yerlerde duyduğu fren sesleri sağdan soldan gürültü çarptığı onca şey onca adam beyaz baston o kadar bilinen bir şey değil.
Hayata bakınca aynen böyle yaşanıyor gibi geliyor. Onca çarpma onca çocukça direniş karşıya koşup geçilen geçilir nasıl olsa atakları yarılmış çizilmiş kafa göz çarpılmış yarılmış diz bacak çarpılmış onda direk adam duran araç.
Ve onlara okunmuş çocukça okunmuş onca hukuk onca yabancı arapça İngilizce okunamadığından uydurulmuş farsça İtalyanca latince kelime onca okunmuş klasikler de isim.
Hayatta birini birilerini taşımayı birilerini bir yere götürme sorumluluğunda bir yerlere götürmeye çalışmak bunun için gözleri beş kafayı yirmi beş etrafı kollamayı yanındakini koruyacak şekilde onunla aynı şeylere yapabildiklerine yapabileceklerine odaklanmak.
Şimdilerde eğitilen köpekler bile yapabiliyor bazı şeyleri. Ben gidiyorum yanımda gelsin benim gibi peşime takılsın değil.