İkili Bir Hikaye

“Öyle istediği büyük bir şey değildi. Eski bir şarkıdaki gibi bir küçük evi olsun istiyordu, bir de içmeyen kocası. Nasıl olsa geçinir giderdi.” Başka birinden bahsediyor diye önemsemedim. Tanıdığım biri değildi nasıl olsa. Tanıdığım biriymiş. Bir çay yanı dedikoduydu yaptığımız. Hani günah bile sayılmayacak cinsten. Nasıl karşılaştık? Tesadüf. Konuşulacak başka şeyler yok muydu? Konu benim tercihim değildi. Ama merak ettiğim şeylerdi. Dinliyordum can kulağıyla derler ya öyle. Son cümleyi duyunca bir fabrika kızından bahsediyoruz gibi geldi size eminim değil. Fabrikada çalışan bir arkadaşımız değildi. Olmadı da. Çalışma hayatımızın başlangıcı diyebileceğimiz bir arkadaşlığımız vardı. Çalışması zordu. İş hayatı zordu. Nasıl olsa geçinir giderlerdi dediği arkadaşımız hiçbir şeyi beğenmez, bizim gibi çalışanların yanına takılırdı. Çalışmazdı. Beğenmezdi çalışanları, çalıştığımız işleri. Sonra bir banka galiba öyle bir işe girip uğramaz olmuş ara soğumuştu. Görüşmemekten kopan arkadaşlıklardandı. “İkili Sarmal” adlı kitabı yazan James Watson gibi olduğumu düşündüm bir an. DNA’nın ikili sarmal yapısını çözerken kendilerine yardımcı olan Rosalind Franklin için düşündüklerini anlatırken nasıl farklı düşüncelerle anlatıyordu. Başında başka bir kişi çizerken sonunda başka bir kişilik olarak anlatıyordu. ‘’Bana hiç öyle gelmemişti’’ Dedim. ‘’Hep yanılırım zaten’’ Diye devam ettim.’’Bir çay daha alır mıydın?’’ sordum. Gülümsedi. Anlatmak istediği başka bir hikaye vardı büyük bir ihtimalle. Hazır olduğumu belli edercesine kafamı salladım. Rosalind Franklin sadece sinirli bir kadın olduğu için belki de büyük katkısı olduğu halde 1962 yılında Nobel ekibinde ismi yer almamıştı.

Yorum Bırak

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

code