Ankara kendini boş bıraktın mı sana bir dolu iş bulur. Yaratır beş dakika boş bırakmaz sevimli kötü görünüşlü iyi patron gibi. “Akşama doğru gel de yaparız bir şeyler, sen hele bir gel…”
Gitsek ne olur? Kafayı parlatırız biraz eskilerden birkaç anı yarısını unutmuşum yeni baştan yüklenir kafaya. Gülünecek çok bir şey yok. Gülmek için bir kaç içki perişanlığında arıza yapmış kafaların ürettikleri, dil dolanmaları, anlatılırken içine kahkaha sokuşturulmuş, birkaç şarkı sözleri güzel yüreği acıtıyor olması lazım, dallarının arasına takılan anıları kaçmış birkaç şarkı sözler, hatırlanması gerekenleri çoktan unutulmuş. Eski meyhane havası olsa plağın cızırtısında kalmış, dürten seni tamda burası hazırla gırtlağını dercesine, yanık burası anlarsın ya masaya eğilecek kafa hüzünlü. “Akşama doğru bir uğra bana” Bir arkadaş selamının her gün bir başkasıyla rutinleştirilmiş bir akşama davet.
Sen olmasan da bir masanın kenarında oturulup anlatılacak bir şeyler, sen etrafına bakınacaksın anlatılırken sanki bir şeyleri kaçırıyorum duygusu içinde, dünya o kadar hızlı dönüyormuş ben neleri daha fark etmiyorum? Bir şeyler gözden kaçıyor, bir seyler benden habersiz yanımdan geçiyor ben fark etmiyorum duygusu. Bir masa kenarında bir ayak sürtmesi sıkıca dünyanın dönüşünü durdurma gayretiyle, isteğiyle. Bir an durdu mu ne? “Akşama doğru uğrarım. Akşam bir şeyler yaparız”