Geceleri eşkiyalar basardı. Ben o yüzden diye süre giden şiirlerle koklardık çocuk gençliğimizde yurdumun büyük bölümünü. Gençliğimizde öğrendik ki o eşkıya dediği adam şairin kapı komşusuydu, amcaoğluydu, akrabasıydı, şıhıydı, şeyhdi babasının ayağını öptüğü. Gece gelir soyarlardı o yüzden eşkıya bilirdi. Onlara gazete, haber gelmesin iyi bir şeyler onlara zor ulaşsın diye yolları kesilirdi. Bilgi kapıdan girerse sömürü bozulur diye öğretmenleri öldürürlerdi. Adı terör örgütü, eşkıya her ne ise onu ırgatlık etmekten ne durduracaksa, emeğinin, toprağının vereceği ne varsa onu almaktan alıkoymak için devletin küçük adamlarının küçük bedellerle yaptığı üç kağıtlarla da iç içe geçirilmiş bir karmaşa ile hazırlanmış tuzaklara ezilirlerdi.
Bunu yazıya dökenleri, acılarını anlatanları, dur demek isteyenleri işkenceye çeken, öldüren bu çarkın içinde ki devlet ise göz yumduğu kaçakçılık ve uyuşturucu yetiştirmesi ile nakliyatı sayesinde nemalanan her rütbe ve mevkide ki elemanlarını finanse ederek onların hem resmi hem de gayri resmi maaşlarını arttırarak orada ki düzenin yürümesine fırsat tanımış, bu kişilerin verdiği istihbaratı doğru kabul edip onların dediklerini kabul etmiş düzeni o açıdan yapılandırmıştır.
Bu senelerdir anlatılan bir konudur. Duymamazlıktan gelinir.
Şimdi olanların içinde ne var? Aynı ezenlerin aynı ezilenleri değişik laflarla, değişik söylemlerle yeniden ezmek için aynı oyunu sürdüklerini. Oyunun kaçakçılık ve uyuşturucu nemalanmalarına bir de akaryakıt nemalanmasını ekleyerek farklı bir şeyler oluyor gibi gösteriliyor. İsim, yer, zaman ve neden asla olayı değiştirmiyor.
Geceleri eşkiyalar basıyor mu hala? Gündüz bastığında farklı mı oluyor? Hikayeler başka kokmuyor. O kadar.