Bakmayın hep hikayelerin öyle sıcak bir ortamda soba başında ocak başında örneğin zamanı bol durumlarda sindire sindire ağır ağır anlatıldığını zannettiğimize. Değildir.
Dinlediğimiz hikayeler yaşadıklarımız kendi hikayelerimiz öyle mi anlatıldı? Bize biz öyle mi anlattık yaşadık?
Dillerle dudaklarla anlatılanlardır. Onlar da ayrı. Çoğu öyle anlatılmaz dinlenmez kısa zaman da çoğu bir anda.
Bir dolu hikayeden korktuğumuz kulaklarımızı gözlerimizi kapattığımız duymamak için yüreğimiz duymasın diye bağıra bağıra şarkı bile söylediğimiz.
Otobüste bir teyze metroda bir genç kız sokakta üşümüş bir el diğerini bile tutmaya gücü kalmamış fecri sönmüş gözler cesareti kalmamış uyumuş sanılsın gözler kapanmış yaşamaktan bıktım yoruldum benden bu kadar dik durmaktan zorlanan gövdeler onlarda anlatıyordu hikayelerini sana yanında ki lere senin kendilerinin.
Yaşamayı sadece ağaçlar böcekler onların sevdikleri sevmedikleri sevmediklerin hikayeleri olan her şeyin anlatılacak anlatılması gereken anlatılmalı anlatılacak hikayeleri.
Masal bile değil daha da gerçeklerle mesafeli uzak birileri hayalinde bile üretilmesi zor boş verin bağırdığı çağırdığı için uzatılan parmaklar meddah tadında bile anlatılamayacak.
Ne olmamış sa olamayacağını bile bile bilen bilmese de anlamasa da topu topu yaşanacak onlarca yıl fazla bile doldu taşıyor alın gitsin taştı taşıyor sızdırıyor taşınması zor hikaye ağır.
Size de bize de.