Boş Ver Denemiyor

Her yerinde yanık, teninin bütün hücreleri bir cızırtı, dokun be diyesi geliyor, acısın, kanasın, geçmiş zamanlara işte onlara, hayır onlara dokun be.

Gitmeler acıtmamış, billahi yalan. Acıtmaz olur mu? Alıp her şeyi toplayıp alı gitmeler. Fısıltılı konuşmuşlukları, aynı yere bakmaları, aynı dedikodu arkadan konuşmalar çekiştirmeleri, aynı pişmanlıkları, aynı daha ne varsa yaşanmışlıkları, topla al git hem de zekaya güvenerek geride kalanın nasıl olsa onda da var. Yok işte.

gitmeler

Varsa da artı yok. Unutmak gibi bir olguyu boş ver, sıraya dizememek, ne nereden önceydi? O daha sonraydı. Sıraya koyamadığından çorba bile yapamamak.

Boş ver denemiyor, bitti gittiler. Bir şeye takılıp geliyorlar olta ucu takılı yosunu gibi.

Bir tren penceresi, başı çıkarıp kıvrıldığında öndeki lokomotifi görme, nereye gidecek acaba? Rayında gidecek asıl soru nereye götürecek seni.

Bu şehirden hep geri dönmecesine gitmeler. Geri dönmemesine gidenler hiç gidemediler. Hep büyük bir yanları burada kaldı.

Boğazda rakı yudumlarken, kadeh kaldırıldığında hep bu şehre, hep bu şehirde birilerine. Ege kıyılarında ayağının yüzlerce metre altına denizi almışken, bir Akdeniz rüzgarında saçların yerinde duramazken, elinle yakalanmış arasından açacakmış o anda okkalıca bir küfür savurmak istediğinde sesini alıp bu şehre getirmesini istemiş olabilir misin?

Dönmemek direnmesi, gidilebilmiş olsa neyse. Şarkılar hep bu şehrin sokaklarından bir çığlık, fısıltıyla söylense bile.

Ölmedin daha değil mi? Kafka’nın yanında da değilsin, Brüksel’in meydanında elinde yağmur, arayış bakışlarında, tanıdık de ja vu. Bir göğüse yatış, dört yüz darbe’nin kaçıncısındasın kaç kaldı geriye?

Gidenlerin gitmediği bir hayalet kent burası her köşesinde bir miting dolusu adam.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir