Bir masal anlatılır. Masa başında bir uyduruk, hadi uyduruk değil doldurulmuş bir kafayla parmak uzatılmış suçlanırken ama’ lara fakat’ lara sıkıştırılmış senin için önemli olması lazım ama bilirsin masal anlatılır. Ama ve fakat’ ların ucuna takılmış “Ben seni bırakmam, senden vaz geçmem”.
Test bile etmeden bilirsin masal.
Zamana koymana bile lüzum yok kapıdan çıktığında arkandan daha ben şöyle dedim ben böyle övünmesi yeniden doldurulmak üzere. Yine dolar.
Hayatın masal olduğu tam da buradan bellidir. Satılmanın, satmanın masalıdır. Dinlersin masal olmadığını umutla terbiye edilecek edilmiş bir yırtıcı masumluğuyla uzatılan gözüne sokulmak istenen sallanan parmağa bakarak olmasın bu sefer masal olmasın yalvarması ile.
Giderken bilirsin gözün yerinde olsa da o parmak gözünün hakkı girmesi gereken bir şey çıkarması lazım gözünü hınç anca çıkar o dolduruluşla dolduran parmağın sahibine tam da onu doldurmuştur.
Keşke masal olsa, olsaydı değil mi?