Ağır oluyor bazı sevgiler, çekilmez tonlarca taşınmaz. Seni seviyorumları küfür, sevecen bakışlar tecavüz, yumuşatalım taciz. Anne, baba, arkadaş, dost, kardeş, karşı komşu, merhaba diyenlerden, blog tıklayıcısı, face likelayıcısı hepsini saymayayım yorumlayıcılar ayrı. Once her şey güzel sonralarında o sevgi sözcükleri, davranışları, bakışlar, öne konulan emek verilmişlikler, çabalar hepsi ağırlaşıyor. Ağır geliyor, yapma etme denebilecek şikayet edilecek şeyler de değil. Birden yok olup kaçıyor.
Anne baba ayrı, onlar ne olduğunu bile fark edemiyorlar. Ne yaptılar?
Ağır sevgiler. Kafaya takılan intikam çanları çaldıran, “böyle geliyor mıyk mıyk ben onun ne hinoğlu hin olduğunu bilmiyorum sanki.” “Böyle bakıyor seviyor gibi“ “Böyle konuşuyor sanki” “Bilmiyorum sanki” Altında bir çıkar sevgisizlik bir çarpıklık bir dolan var gibi komplo var gibi anlatılan çoğu iyi niyet durumlar.
Hep ikna olunan aslında inanılmayacak kadar güzel sevgilere inanmamanın altında bir şey var kuşkuculuğu tedirginlikleri. Yalanmış gibi doğrular. Ağır geldin düş yakamdan, kaçmalar görüşmemeler, selam vermemeler, gelmemeler. Kırık kristal ortalık çıtır çıtır. Adı konmamışlıklar. Hermes House band – çalıyor Que Sera Sera .
Ne olursa olsun.
Rüyalarıma geldiğinde, katedral sessizliğinde adım sesleri çivi çakarcasına zamana adımlar. Çıplak ayak gel, şıpırtısı daha güzel.