Sıkılmış gibi mırıldanarak anlatmaya başladı. Ben koltuğa kaykılmış bir taraftan onu dinliyor bir taraftan televizyonda gözüm maç kaç kaç ona bakmağa çalışıyorum.”Hemen birden kapıyı çalıp gelmez. Önce konuşmalarında aralara sıkışmış boş ver gibi kelimelerin üstünde dünyana gözükmeden sızmaya başlar. Eskiden kabul etmeyeceğin, edemeyeceğin bazı küçük kusurları gözden kaçırmış gibi yaparsın. Görmedim, ütüsü bozukmuş giymiş bulundum görsem giyer miydim? Giyerdin, giydin işte. Sonra kilolar gelir olmadık yerlerden. Ayakkabına ulaşmak bir mesele değildir yinede önemsemezsin. Bayanlar daha şiddetle karşı koyar gülümserken kenarda buruşan o kimsenin görmediği -sen öyle san- kırışıklığı milimetrik kat kat olmuşluğu. Sandığın gibidir kimse görmemiştir sen bilirsin orada. Boş verler çoğalır laf arasından daha çok olurlar en sonunda boş verlerin arasında laflar kalır olur. Anlaşılmaz neden eskiden güldüğün şeylere şimdi gülmediğin kırışıklık orada durmasa basacaksın kahkahayı. Hep bir şeyleri atlamış olduğun gibi bir his gelir kafanın baş köşesine oturur. Öyle bir yerlerde görmüşündür önceleri sesini çıkarmamışsındır, bir anda baş köşeye ilişmesine bozulursun ne fayda artık o yer onun. Birileri görünmedi mi senin gibilerden sormaktan korkar olursun, artık birileri de seni sormaktan korkuyordur bilirsin. Bir an gelir cesaret edip sorarsın. Önce duymamazlıktan gelir sonra söylerler hafiften çaktırmadan seni izleyerek ne kadar dayanırsın diye’’ öksürdü baktı bana dinliyor muyum diye toparlandım. Anlattığı ihtiyarlıktı. Konu nasıl buraya gelmişti bilmiyorum. Hemen gözümü televizyondan ayırdım ona baktım.” Bir gün söylediklerine dayanamazsın, kaybettiğin büyük gelir, acı da büyüktür. Burada olmayı istemezsin.”Durdu bir iç çekti. Başından geçmemişti geçmiş gibi durdu bir süre” Gidersin buradan istedin mi gitmeyi fazla kalmazsın gidersin”. Devamını duymak istemedim belki belki de bir şeyleri bana söylemesini istemedim kalktım elini öpüp çıktım dışarı.