İnsanız, gereğini yaşarız. Duygularımız vardır başkalarına benzemez, kimsenin ki kimseye biz benzetiriz aynı Leyla Mecnun gibiydi.
Yemezler kimin neyi nasıl hissettiği kendine özel ben öyle bilirim öyledir de büyük olasılıkla. Aldatmak kötüdür, aldatılmak daha kötüdür hani bilmem kim nasıl olmuştu gibi. İkisi de kötü hissettirir insana kendini. Ama aldanmak vardır, o da kötüdür, o da insana iyi duygular yaşatmaz ama. Aması vardır onun diğerlerinden farkı. Aldanmak. Senin tercihindir söylendiği gibi. Başkası aldatmaz seni. Sen aldanırsın. Aynen öyle senin tercihindir.
Pazarda domates almak üzere tezgahın önüne geçersiniz. Ötekiler yüz bu elli neden? Size iyilik olsun diye değil mi? İnanmasanız bu söylediğime o tezgahın önünde ne işiniz var. İnanmışsınız işte tam oradasınız. Adam ikişer ikişer atıyor kağıt torbaya sizden öncekinin istediğini verirken, en iyilerini atıyor ısrarlı değil ama sizde takiptesiniz teraziye biraz havadan bıraktı olur eyvallah yarıya fark etmez, aldı parayı verdi gitti. Açmışınız gözünüzü ikişer ikişer atıyor dedim ya attı, bir daha, bir daha teraziye fırlattı içinden bir tane aldı kilo da tamam aldın torbaladın parayı ödedin. Pazarı bitirdin eve geldin. Domatesler hanım iki çürüğü gösteriyor ötekiler neyse de sorar gibisinden bakıyor. Tam da bu aldanmak, birine geçmişte, şimdi, gelecekte, bir guruba, bir markaya, inanmak var içinde tam da.
İnanmak, inanıp aldanmak. İçinde kendinize ait büyük bir hoşgörüyü de beraber taşır, size, karşıdakine hoşgörü. Kaymaklı kadayıfın kaymaksız çıkmasıdır eve gelince. Aldanmak seçiminizdir her türlü, insan yanlışıdır.