Hayatınıza baktığınızda, konuşabildiğiniz yakınlarınızla sohbetinizde tek düzelik oranının yükseldiğini, hep aynı şeyleri aynı şekilde yaşadığınızı değişik çok az şey olduğunu görüp bunu dillendirirsiniz. Durun siz söylemeden ben söyleyeyim. Hayatın tadı kaçtı. Eski tadı alamıyorum. Sohbetinizde ki insan da aynı lafları söyleyecektir. Evet biraz yaşını başını almış, yani gençliğin çok az üstüne çıkmış, hayatın yaşanılacak bir şey olmaktan başka şeylerle yaşandığını biraz kaliteli yaşanması gerektiğini düşünen kişiler aynı cevabı verecekler. Hayatın içine soğuk su katmış olabilirler mi? Hayatın tadına koydukları şekerler yapay olduklarından tadı bozuk gibi mi geliyor?
Çok borcum var. Kredi kartı borçlarım çok yüksek. Sohbetlerde sizin olmasa da yan masadan duyduğunuz bu sesler de hayatın başka bir bozuk tadı. Sizin yakınlarınız da olduğunda aynı söylem bakıp şaşırıyorsunuz da. Borcu yapanın bu kadar borcu olanın yaşantısının bu borç kadar yükselmediğini, dahası hiç yükselmediğini bu borca rağmen hayatta değişiklik olmadığını da görüyorsunuz.
Hayatın tadı nasıl kaçtı? Nasıl kaçırıldı. Nasıl anti depresanlara mahkum hayatlara döndü hayat. Geçmişte olup da bu gün olmayan ne? O tadı veren madde neydi? Neden hayatın içine koyulmuyor artık?
Eski bir şarkıyı duyduğunuzda başınızı hafif dikleştirip gözlerinizi kısarak damağınızın aradığı o tat ne? Kaset, plak almak için biriktirdiğiniz paraların binlerce katını verip o müzikten aldığınız tadı neden satın alamıyoruz? Ya da aldığımız şeyin tadı neden kaçık?
Soruları çok soracağız kendimize. Bir dolu çıkarım da bulunacağız. İçinde bulunduğumuz hayatımızın kovanını yanlış yedigen peteklerden mi yaptık dersiniz?