Televizyon siyah beyazdı. Haftada üç, sonradan dört gün yayın yapar olmuştu. Cumartesi gecelerine bir film koyarlardı. Casper’dan sonra en çok o film kuşağını severdim. Eski ama güzel filmler koyarlardı o kuşağa. Ava Gardner’ları, Frank Sinatra’ları, Burt Lanchster’ları o günlerde artık eskimiş denebilecek o filmleri o kuşakta seyrettim ve sevdim. O […]
Kültür Sanat
Karlı kış günü bankta oturmuş bir adamın oturup anılarını derleyip topladığı bir görüntüyle biter film. Bir muhteşem müzik çalmaktadır fonda… Son cümleleri “Love means never having to say : You’re sorry” Aşk hiç bir zaman pişmanım dememektir. Love Story Böyle kalmıştı. Böyle bizi perişan etmişti. Ryan O’neil, Ali Mc Graw […]
Çocukluğunuzla, gençliğinizin tam ortalarına denk gelen bir zaman da. Sizi 3 saat 40 dakika bir koltuğa bağlasalar. Kalkmadan orada oturtsalar. Hatta bunu bir kaç kez tekrarlasalar. Nasıl bir işkence değil mi? Bunu şimdi de tekrarlasalar. Bunu yapan adamın adı Sergio Leone olsa. Oturmanızın en başından itibaren açılmayan eski bir telefon […]
Kütüphanenin raflarından bir kitap çekersiniz geceyarılarını çok geçmiş sabahın ışıkları perdenin aralığından girdi girecek zamanlarda. Okumak için ne seçtiğiniz o kadar da önemli değildir o anda. Biraz uykudan az önce okumaktır tek düşünceniz. Ama eliniz ve sizin talihiniz Gogol demiştir… Bir delinin hatıra defteri. Bilmiyor ve okumamış olsanız Erasmus’un Deliliğe […]
Le Figaro gazetesinin bir haberinden.. Kötü koktukları için bir köylü aile Van Gogh’un eserlerinin de bulunduğu bir müzeden çıkarılmışlar. İyi etmişler diyenlerinizi duyabiliyorum. Önce kendilerine baksınlar sonra Van Gogh. İlk önceleri bende bu şekilde baktım. Pis bir koku ile bir müze gezmek, sanat şaheseri denilen resimleri görmek, onlardan bir kırıntı, […]