Yemyeşil bir dünyanın ortasında köyü olmayan mezarlıklar olur mezarlığın yakınında köy gözükmez onlardan biri sanki. Diğer bütün taşlardan ayrı taş yazısız burada biri sadece biri yatıyor eskiden de biriydi zaten eski. Taşın üstünde bir yusufçuk. Epeydir ziyarete gelen bir tek o. Bir de ara sıra geçen börtü böcek. Bitenler çok […]
Şarkılar başka zamanlardan çıkıp geldi mi masa tamam çilingir sofrası kurulu veriyor. Her köşesine şarkılar oturmuş hangisi önce kafayı bulursa. Denizin dalga seslerinin kokusunu almış olmalılar. Bu gün hafif çakırkeyflikleri üzerlerinde hafif bir gevşeklik dile bir kaydırma hareketleri. Eski şarkılarla böyle dostluklar oluyor. Keyfleri ne zaman gelirse, olursa, edilirse. Radyoların […]
Denize kavuşmaya denize hem de deniz gibi olan gökyüzünün olduğu dalgaların deli olduğu deli dalgaların olduğu denize kavuşmaya. Yağmur varmış olsun rüzgar o da deli dalgalar kıyısını yalarmış. Rüzgara verip saçları uzatıp burnu kokusu ciğerlere bolca çekip bir soluk deli dalgaları dinliyor olmak. Özlemiş olmak gökyüzünün deniz gibi olmasını. Kitap […]
Yemek masasında konuşmalar kesilip bir anda uzunca bir anda. Çocuk anne ve babasının arasında yine. Bir korkudur kitapların satırlarının arasından anlatıldığında çocukluktan tanınan bir duygu olur. Tezer özlü intihar eden şairlerin yazarların peşine düşmüş onların yaşadıkları yerleri görme birlikte yaşadıkları insanları tanımak gibi merak edinmişti. Yazılarında onların hüznü yoksa hüzünlü […]
Dağınıklığımın sebebini biliyorum. Dağınık dediğim hayatımın düzeni biraz farklı. Baktığım yer biraz. Biliyor olmalıyım. Bir şarkının bir düşüncenin bir kitabın aslında bir şeyin peşine takılmak gibi bir zayıflığım var. Tıpkı fareli köyün kavalcısı gibi peşine takılışlarım öyle kötü şeyler değil. Kaval dinlemek de. Gitmek bir daha döner mi? Takılıp bir […]