Kendini yabancısı saydığı bu şehirde, akşamlardan birinde, özel olmayan bir akşamda, bardağı almış denize yakamozlarına karşının kirli ışıklara içine gölge kaçmış, yağlı iyot kokusunu kıyısındayım diye hürmeten yudum yudum içine çekiyordu. Geçen vapurun dalgalarına şarkılardan biri takılmıştı. Sevmezdi o şarkıyı, başka bir şehri anlatırdı. Hiç te yabancısı hissetmediği şehri. Bu […]
“Çiçekler zavallı yaratıklardır. Kötülük nedir bilmezler. Ellerinden geldiğince kendilerine güvenmeye çalışırlar. Dikenlerine bakıp bakıp güçlü olduklarını sanırlar” Yağmur başlamak üzere, karanlık bir gökyüzü daha gündüz. Bir çöl bir yerlerde ayak izlerinin birden başladığı yer. Binlerce çan, binlerce çeşme. Doyulmamış bir yudum su, çok özlenmiş bir çiçek sadece biri için değerli […]
Kim söylemişti bilmiyorum, söyleyeni merak etmiyorum, doğru söylediği için olmalı çok okuyan bir dolu kişi bu sonuca bir şekilde varmış olabilir, söylemiyor olmaları okuma zevkine olan saygıları yüzünden olabilir. Bütün kitaplar, bütün romanlar, bütün filmler, bütün hikayeler, bütün destanlar hepsi toplam yüz bir yanlış olmasın yüz küsür senaryo üzerine kurulmuştur […]
Bir kelebeğin ömrü, sineğin ömrü kısa dahası bir selamın ömrü, kahvenin hatırı bayağı uzun ömürlüdür. Uzayan uzadıkça içinde neler varmış Pandora kutusu açılıp yeni yeni şeyler keşfettiğimiz ömürler. 1900 yıllarında Avrupa da ortalama yaş 36 çocuk ölümleri çok, enfeksiyonlar daha çok, salgın hastalıklar çok daha çok insan öldürüyor. Alzheimer olsa […]
“Gördünüz mü?” Çok kişi, birkaç kişi, bir kişi bile olabilir. Beraber yaşadığınız birileri varsa sizin sorduğunuz her ne ise değeri var yok sizin, özeliniz, ihtiyacınız var yok, şu an size lazım değil, lazım, çok değer verdiğiniz bir şey, değil, hiç değer vermiyorsunuz soruyorsunuz, nerede? Kim aldı? Niye? Oradaydı siz görmediniz, […]





