Paris sabahına benziyor. Paris’in sızıntılı, söylenen ağız içinde anlaşılmaz mırıltılı bol “ r”li , ben “r“ dönüyorum ki ağzının içinde yuvarlayıp yutacaksın çıkmayacak bir hava. “Ne acılı bir gün değil mi?” Öyle dememiş olmalı tercüme hatası. Şişman derin genizli laflar o derin yerden akustikli geliyor. Gülümsemesi fotoğraf hızında akmıyor an […]
Isırılmış bir elma masanın üstünde. Biraz geçmiş biraz pörsümüş kararmış yarım kalmış bırakılmış. Tadı hoşuna gitmemiş. Acele biraz zamansız o da olabilir. Bir çalıntı an ağzı dolu yakalanmak. İçinden kurt çıkması yarım bir kurt en kötüsü. İlişkiler. Masa üstünde kurumaya bırakılmış aynen. Tadı hoşuna gitmemek. İlk ısırık sonrası beğenmedim bir […]
Torunuyla bir gece hıdırellez gecesi çağıldayan bir suyun başında hani Hızır ile İlyas buluştuğunda tabiat, her şey, kuşlar, hayvanlar, otlar, zaman durduğunda çığıltı da duracak anlayacak buluştuklarını ne dilenirse onu duyup o dileği yerine getirecekler ya. Sabahın şafağın günün ilk ışığında. Tam o an olsun dileğini söylesin olsun dileği. Bekliyor. […]
Bütün iyi aşıkların basketbol sevmeleri, basketbol liginde olmaları, dünyanın en iyi örneklerinin NBA’de olmaları ne tesadüf. Olabilememişiz belli boy kısa. Ya elma olmamış, ya dal yorulmamıştır vakit olmamıştır velhasıl boy uzatan cinsine. Şiirler boy uzatanını anlatıyormuş içinde bir şeyler var acı veriyor yakıyor ondan yoksa şiirler en fazla bir şarap […]
Yazmış okudum. Kelimelerini araladım baktım orada. Sinmiş, büzülmüş bir köşeye. Hayattan korkmuş, yazdıkları korkutmuş birde. Düşlerinden sonra benden korkmuş, görmüş olmamdan korktuğunu bilmemden. Yorgun biliyorum onun kadar bende yorgunum. Duygular lime lime onlarda yorgun inmekten çıkmaktan. Bende hayatın tadını sevmiyorum, şekeri tuzu acısı tatlısı birbirine karışmış dilin ucunda değince çıkart […]