Hayatın bir yerinde, hep böyle olurduk hayatın bir yerinde karşı camın kedisiydi bende öyle. Bir birimize anlatmayacağımız o kadar çok şey vardı. O yüzden birbirimize anlatacak bir şeyimiz varmış gibi yapardık ta oradan ta buraya. Kapıda karşılaşılmış nasılsınızları bile önemli olmayan kapı komşusu sohbeti gibi bakışlarımızda oradan, buradan birazda şuradan. […]
Ne dersin kandırıp koynumun bir köşesine hani yalnızlığın içine edivermek için rüyam olup geliversen. İnat bu gelmezsin. Hayatı zindan eden onca hiddetli bağırış, göz pörtletip içinde duygu olup hani. Yüreğime su serpmek için, uyumam için başımı okşayıp bir de fısıltılı ninni olsan. Biliyorum olmaz ama oluversin. Yazın güneşin yaktığı gözlerin […]
Çocukluğumuzda ölenler hep uzaktı. Bilmezdik öleni kaybetmenin ne olduğunu. Biraz büyüyünce ölüm yakına gelince yani gidenin yokluğunu bir yerimizden koparıldığını hissedince anladık. O zaman büyüdük. Sonra onca başka öğrenmeler. Empati geldi yüreğimize içimize bir yere oturdu. Her duyduğumuz şeye yandı yürek, her gördüğümüze her söylenene, söylenmeyenlere, söylenemeyenlere, anlatanın yalanlarının doğrularını […]
Gecenin ilerleyen saatinde şirketin CEO’su masasında önümüzdeki günlerin ne getireceğini tahmin etmeye çalışıyordu. Ne yapıyordu? Hepimizin yaptığını. Hiç’lerin hesabını yapmaya çalışıyordu. Kırmızı kaç liradır? Sabahın ne değeri vardır? Sabah yıldızı kaç altın eder? Bunlar hiçliğin romantik soruları. Yürek yakmanın şirket için neye mal olur. Gelecek araklamak ne kadar kazandırır? Soruları […]
Dünyayı tanımayı çok istiyordu. Biliyordu gördüğü biraz bildiği gecesi çabuk biten, hep gözlerin izinde yaşadığı bu dünya küçüktü, kopuktu. Büyük dünyadan büyük bir dünya vardı, tanıyacaktı o dünyayı. Güzel değildi yaşadığı olsun. Tanıyacağı güzeldi, öyle biliyordu. Hayat ona vermediği değeri sadece ona değil, o da biliyordu verecekti bir gün ilerde […]