Üstü çizilmemiş, altıda çizilmemiş öylesine yaşanmış binlerce gün içinden bir gramafon iğnesine dokunmuş sesler.
Kısık sesle konuşur kısık sesle anlatırdı biraz da metal. Sevgisini daha kısık sesle söylerdi. Sesi kısıldı, kısıldı duyulmaz oldu. Sesinin kısıldığından mı? Yokluğundan mı kısıklığı kimse sormadı. Hatırlamadı bile tam da bağıracak iken bir nasip eksikliği.
Hayata tutunmuşluğu bir gelincik yaprağı inceliği, titrekliği, bir rüzgar alıp götürsün bekleyişi tedirginliği. Bir masalın titrek dalı, anlatsan var hatırına gelirse dokunulursa bir omuza gidişi. Sabah uyanıp arama gözlerini el sallamasını, yanaklarını, dudaklarını yanakta hissedileni kısık bir sesle yeni güne hoş geldin günaydını. Parası ödenmediğinden yarı kalmış bir düşün kahramanı, uyandığın yerden kaldığın yerden devam yok hayır buraya kadar. İç içe geçmiş hayatların örgüsünde kaybolmuş bir parça tablonun en güzel sesi kısık.