Sessiz gölgesiz duvarlar vardır. Birden önüne çıkmışlığı oktur adını koymamışsındır. Görünmez, sessiz, gölgesiz, ışıksız duvarlar. Biriyle, hayatla, gerçekle, birileriyle, rüzgarla, ıslıkla arana koyarsın. Arana koyulmuş bulursun.
Üstelik o duvar varsa senindir. Bir duvara dokunuyorsan, hissediyorsan, biliyorsan var o duvar senindir.
Kürşat Başar elinde saksafon, İlhan Şeşen, Burçin Büke. Aşk bitti çalıyor, söylüyorlar. Başucumda kitap yeni ikinci kez bitti. İlhan Şeşen bugünlerde böyleyim diyor. Bende böyleyim.
Romanın kahramanları dost oluyorlar, sevgili oluyorlar, dost oluyorlar ölüm gelip alıyor dost sevgilileri sevgili dostları ne olduğu kalana büyük bir soru işareti bir meçhul. Kalan birileri?
Nereye götürdüler alıp getirin götürdüğünüz gibi. Kalabalığın yalnızlığı, yalnızlığın kalabalığı ikisi de avucumda karışmıyor birbirlerine.
Kuzey İtalya Tezer Özlü nereden alıp götürmüş? Onlarda taşımış olmalı. Dönmek oralardan zor.
Bir saksafon sesi elde kadeh hoş geldin gülümsemesi olsa gerek. “Ne kaldı geriye?” Nasıl büyük bir soru işareti. Tam da giderken.Bir tutam huzur her lokmaya bir dilek. Her nefese bir oh. Sessiz gölgesiz duvarlar. Çarpıp geçmedikçe alabildiğine sağlam örülü, hepsi senin üstelik.