“Bu arada şunu söylememe izin verin. Hiç kimseyi bağışlamıyorum” Samuel Beckett.
Bağışlamak. İnsanın yapması mı yapmaması gereken mi?
Bağışlanacak şey yapmak kime bağışlanacak söylemek istemeden söylemek mi? Söylemek istediğini söyleyememek mi? Dilinin ucuna gelmiş beynin kurgulamış eline gelmiş dilinden elinden kaçmış? Varmış olmuş orada duruyormuş birden gelmiş.Bağışlamak. Vurdun kırdın sildin yok ettin şimdi hepsini yerine koy eskisi gibi değil eskisi ilki kırılmadan önceki silmeden önceki vurmadan önceki.
Onlar öldü.
Bağışla beni. Ben ölüleri diriltebiliyorum bak böyle.
Ben çok büyüğüm bağışlarım. Benim yüreğim bağışlar kırılsa dökülse yerlere serilse yine de büyüğüm ben bağışlarım tabii kır dök istersen yeniden yeniden bir daha yeniden narsistliği.
Alıp gittiğin götürmediğin götüremediğinden çöpe attığın çürüttüğün kırıp un ufak ettiğin bakışlarına laflarına içinden gelenlere sokuşturduğun nefretle kinle besili beslenen sineklere örümceklere benzer mahlukları saldığın göze kulağa denk gelmeyecek yerlere sokuşturduğun senin bile olmayan sana dokunmayan onca artık çürümüşlüğü ölmüşlüğü ölmüşlükleri.
Hepsi hepsi geri yerli yerine eski gibi örtüsü bile üstünde kıvrıldıysa düzelt.
Bağışladım, hepsini her şeyi. Bir kelimeyle dile kolay bağışla beni olacak şey değil. Bağışladım.