Her türlü şeyin bir formülü vardır. Gülümsemenin, ağlamanın, bizim, sizin, ağacın, taşın, toprağın, gazın, ördeğin.
Bu formülün birbirine katmanın birbirinden eksilmenin her şeyin.
Başından beri formülde bir eksiğim olduğunu. Ya oda bir şey köfteye tuz koymamış olmak gibi. Acı biberli sevmiyorum da olabilir.
Belki bazı şeylerde fazla. Güvercinin uçması yok bende. Bir şeyleri sorgulamıyorum. Öyle oluverir her şey.
Düşlerim biraz başka gibi. Sanki başka şeyler beni daha mutlu ediyor gibi olacakmışım gibi başka şeyler pek olmuyor da.
Hep yenilecek tarafa bir meylim var. Hep zayıfı tutmak.
Başka dediğim o. Dayak yiyenle dayak yemek kısmetin oluyor böylece bir şey daha fark ediliyor o zaman. Herkes vah vah zavallı diye üzülse de zayıfın yenilecek olanın yenilmesi üzerine bir bahsse girmişçesine çoğu girmiş bile olabilirler yenilmesi için destek yenilmesi için alkış.
Galip gelecek olana güçlü olana belki taparcasına belki güce olan saygı belki ezenin yanında olmak isteği hep oralar kalabalık oralar haklı oralarda bir çekicilik.
Düşler mi? Düş olarak kalıyor çoğunlukla kalsın diye daha görmeden daha kurmadan sakın ha kurma, görme sakın.
Dayak yiyenin yanında olmak.
Kader gibi.
Bir şeyler eksik gibi. Bir yerlerde yanlış yerlerde durmak hep.