Baş bükülmüş hayatın masasında bir köşe. ”Bundan sonra artık“ bütün cümleleri böyle büyük bir lafla başlar olmuş. Nasıl bir kırılmışlıksa hayata aydınlığını almış gitmiş gözlerinin, gökyüzünün yıldızları kalmamışlığı bakışlarda, bulutlar gider umudu yok yıldızlar kalmamış.
Pişmanlığı bile olmayan suçları omuzlamış biraz bel eğikliği ondan. Adını unuttuğu anlar gece yarıları ihaneti ondan. Binlerce ölmüşlüğü kaza süsü verilmiş cinayetler de kendini vurmuşluğu gecelerde yüzlerce.
Bir yerinde şerifi vurduğunu bile kabul etmişliği bir şarkı da söylemişliği çığlık çığlığa şehri ayağa kaldırmışlığı sabahında kimse duymamış.
Biraz kırık, buruk bir dolu akşamlar tuhaf bir de. Al gel yalnızlığını tanıştıralım onları da belki poker de döper. İyi fikir aklına geldi gülümsedi. Kumarda bile olmayan kazanmışlığı o sıra.
Çoktan yüzünden pembelikler geçmemiş. Masanın Ankara baharı uğramaz o köşesi bak yine kar kış. Bir titreme. Adı, yüzü, ıslığı, sesi, bakışı değişmiş bir kokusu kalmış o da telefona sinmiş eski numara. Sabah gelmiyor her seferinde baharda binlerce özlem katarı onlarda durmuyor. Eski gözlerine gelse geçse bunlarla zor, karanlığı delemiyor. Kalk gidelim bura yol üstü değil.