Alice Harikalar Diyarında ki tavşan gibiydi. Nasıl kaybettiğini bilmiyordu. Ankara’nın şimdilerde daha karanlık ve pis sokakları geceye yakın, kaldırım taşları oynak onların altına mı kaçtı?
Bir plağın, bir kasetin, bir CD nin, şimdilerde bir radyoda çalan gece vakti uykunun arası uyku bile değil bir melodinin arasına ıslığınla çalsan çalınmaz bir kitap sayfası okudu geçti, sonrasında kim kime neredeydi? Bir film bir ara mısıra girişilmiş an göz kayması seste yok, tam o sıra kaybedilmiş.
Her zamanki yerine bak yok.
Yok işte az önce buradaydı, az seneler önce.Durmuş saatlerle vakit geçmiyor.
Nasıl olmuşsa olmuş, hayatın olmadık bir yerinde bir yerinden yırtık, bir yokluk, bir bakış bir kader de ben anlarım, ne dersen rast gelmiş. Bir bakış içinde olmayan zamanlar, yaşanırken tam daha hayatın içine zıplayıp mart tavşanı gibi girmemişken bir karış daha yukarıdan kafan acılar öğrenilmeye başlamamışken bakış sadece bakış mı?
O andan önce hatırlananlar diz kapağı yaraları, cepte gazoz kapakları, misketler, bir keten şapka traşlı kafa yuvarlak top, atılan taşlardan baş yarılmaları izleri daha durur, sidik yarıştırmalar, duvar dibi işemeleri, bahçe dalmaları her meyveye, güvercin kedi köpek beslemeler ortak tek, ıslık çalma eğitimleri, iki parmağı ağza sokarak, becerememek yine.
Ne zaman geleceği belli olmayan beklemeler, beklemelerin dönmeleri, beklemeler, bir an önce dönerse bir yerlerden gelirse, çıkarsa beklemeler. Konuşmalar saatlerin normalinde olmayanında uzunca uzatılmış uzunca uykuları uyumazlığa saymalar.
Çekilmemiş fotoğraflara gülümsemeler, olmayan komediler gülünen. Yok olmalar birden kaçışlar tam orta yerinde bir kaçış bakışı, içinde pişmanlık aynı gözlerde.
Maça kızıyla karo onluyu gördün mü?
Kraliçe ile kriket oynamaya mı gitti?