Yan komşunuzun kızını karşı binada ki süslü kokana diyerek anlattığınızda bütün komşularınızın tıp diye anladığı kadının zibidi, eve geç vakit sallana sallana gelen, sarı kirpi kafa yakışıklı ama kızın olsa vermezsin delikanlıyla görünce olmaz dersiniz. El alemin işine karışıp lafını etmezsiniz. Tamam edersiniz de, duyulmasın sadece kişiye özel birkaç, tamam komşunuz hariç bütün komşulara, öyle ulu orta değil hep iki üç kişilik topluluklarda anlatıp bu iş olmaz ama diyerek anlattınız. Bir nişan çağırırlar gidersiniz, nikaha meraktan, düğüne kim ne takacak gitmeseniz olmaz lafı edilirken, oynayanların da araya sıkıştırıldığı laflar da iki de ben söyleyeyim demeye hazırlık gidersiniz. Yine de bu çok uzamaz dersiniz hamile, ikinci çocuk aradan kırık dökük laflar birkaç yıl derken bir gün duyarsınız bitmiş.
Ben demiştim denmez, dersiniz o zibidiyi gözünüzün hiç tutmadığını ufak tefek yakalanmışlıklarını da laf denk getirilip bir şeyler ima siz bilirsiniz.
Evlilikler değil bir sürü birliktelik, bir sürü antlaşma daha başlarken biteceğini, sizin bile daha ilk duyduğunuzda yürümez dediğiniz bir tomar aklınıza şimdi gelenler bir tomar olay vardır.
Devletler de antlaşma yaparlar, siyaset bir el sıkışmalar zinciridir bir bakıma. Bu sonu gelmeyecek ittifakların, antlaşmaların yürümeyeceği antlaşan tarafların bile üstünde tek antlaştıkları maddedir çoğu zaman.
Birinci Dünya savaşı bittiğinde yirmi yıl sonra tam da aynı kadrolarla 2. Dünya savaşı yapalım antlaşmasının adı Versailles antlaşmasıdır. Mağluplar özellikle Almanya, Fransa’ nın acımasız ve haddini çok aşan tazminat istemesi toprakların tam da Ortadoğu benzeri evin ortasından bile geçen sınırlarla kabile, aile, akraba, komşu bazında başka ülkelere ayırma sınırları siyaset, nitelikli karşıtlıklarla besleyerek ayrımcılık üstüne kurulmasını o gün kabul eder bile görünmese de imzalamış yirmi yıl sonra milyonlarca insanın öleceği, esir olacağı aç kalacağı, parçalanacağı bir savaşa o günden başlayarak hazırlanmıştır. Antlaşmanın imzalandığı gün Fransız Mareşal Foch bile “bu barış yirmi yıllık bir ateşkesten başka bir şey değil” demiştir.
Bu günlerde bazı hazırlıklar böyle bir kaybedenin hep kaybedeceği, her yol mübah anlayışı taşıyan ben çıkarım doğrultusunda ne kazanırsam kazanayım kafasıyla yapılanlar olarak görülüyor. Sonra kılıf suyla ıslanıp çeker.