Birde Yaralar Vardır

Yaşarken, giderken öyle hani bir yerleri geniş alıp kıvırdığımız sıralarda dokunup çizdirdiklerimiz vardır. Durur, can sıkıntısı var gibi iner bakar tozunu alır, kabul ederiz çiziği, canımızı sıkar ama öylesine ne iz kalır, ne hatırlarız öylesine yaşanmışlıkların arasına karışır. Vardır düşünsek aklımıza bile gelmez. Birde yaralar vardır, bıçak yarası gibi kapatmak için öyle üstün körü dikişli izi belirginleştiren, dokundukça acıyan hâlâ, hava puslandı mı öyle bulutlu ışıksız biraz umutsuz bir hava olupta cisildedimi sızlayan kemiğe dayanmış adında yaralar vardır.

Yanlızlık

Öyle gidilen gelinen yerlerden uzakta da olsa yaşanan anından kimse olmasa da bir bardak portakal suyunun içine kaçmış bir zamandır. Bakıp ara sıra hani sızlamadığı zaman okşadığın orada mısın? Diye sorabildiğin bir yarandır. Yarayı açan bıçak, onu tutan el belki açtığı yarayı çoktan unutmuş pantolon kenarına bir ters bir düz sıyırış sorası çoktan kınına girmiş, eller yıkanmış başka bir yaraya hazırlanmış, açmış belki ölümcül yaralardan birine daha sebep olmuştur.

Elinde ölçecek hiç bir aletin olmadığı gibi, kafana sığdıramadığın düşündüğün ne varsa ondan daha büyük, daha da büyük senin içinde değil de sen onun içinde yaşamışsın kısacık bir an o da ölçülmemiş ölçülememiş kısalıkta.

Bu kadar derin izi olmasa, bu kadar boşluğuna gelip de yaralanmasan o kadar ansızın mevsim sonbahar, yağmur sızlatacak derinlikte cisildeme damlıyor, kararmış ışıksız günler. Sızlıyor işte.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir