Masa başında üç kişiyiz. Konuşulacak bir şeyler var, ben hakem elbisemi giymiş suskunluğumu cebime koymuş öyle gelmişim. Konuyu başından sonuna kadar biliyorum ama taraf değilim. Hani bir şeyler yemek düşer derler ya öyleyim. Masa bir birlikteliği sorgulayacak, bende gencim onlarda sorgulanır sanıyoruz. Düzelir bozulan bir şeyler, konuşulup ortaya dökülürse. Olmaz şimdi biliyorum o zamanlarda nerede bilmem bilsem orada ne işim var. Konuşulunca çözülür her şey yok ya. Birlikteliklerde konuşulunca değil anlaşılınca çözülür. Konuşuldu çözüldü. Olmaz. Anlaşılınca bir de konuşulur adabından işin, barışmaya gözleriyle, anlamadığımız sözleriyle, bir hareketleriyle ellerinin anlaşırlarsa birde masaya otururlar çözülmüş gibi olur. Çözüldüğü belli olur. En acıtıcı olandan başlar “Sen beni hiç sevmedin” Acıttı mı? Diye bakarak gözlerine söze başladı. Acıtmıştı “Nereden çıkardın şimdi?” sinirlerine hakim olmaya çalışılmış, sakin ol emrine uyularak yükselmemiş bir sesle sordu öteki. Böyle sürdü uzunca bir zaman ben “Ne içersiniz? Yanına rus salatası alır mısın? Tarama güzelmiş al biraz tabağına” gibi tam da bu ortamın konularına girdim arada bir. Konuşulanlar öyle anlatılsa da anlaşılacak şeyler değildi sizde bilirsiniz ya. Baktılar birbirlerine, anlaşmışlardı daha otururken şimdi yıllar geçip hayat derslerini fazlaca alınca biliniyor böyle şeyler anlaşıp kalktılar masadan. Ben hafif çakırkeyf, keyif aldım aracılığımdan o gece. Şimdi olsa yapmam demem, bayılırım anlaşılmış masalarda arabuluculuk yapmaya. Hele bir birliktelik kurtarmaya kurtulmayı isteyen olursa.