Ne oldu? Nereden çıktı bu afra tafra? Nereden çıktı bu gitmeler? Hani durduğun yerde durmuyorsun derler ya sende öylesin. Zaten ortalıklarda yoksun varım dersen külliyen yalan. Hafızamın bir köşesinde oturuyordun izinsiz kirasız. Sessiz sedasız ortalığı karıştırmadan durduğundan sesimi çıkmıyor, orada durmana izin vermesem de durmanı görmemezlikten geliyordum. Ne oldu nereden çıktı birden bire gece yarısı ayaklanıp gitmelere kalktın, önce bir rüyayla sonra öyle uyku kaçırıcı bir dürtme sabahı ettirdin sonunda. Gidecekmişsin efendim sanki kal diyen var. Ama o yanınki bavula doldurduğun onca, senin ıvır zıvır içinde pek bir şey yok dediğin yaşananlar, yaşanmayanlar ne olacak? Aç bakalım bir görelim neymiş? Efendim ben Zuhal Olcay’ın şarkılarındaki adam hiç olmamışım. Sen o adam değilsin diyorsun. Zuhal Olcay’ın şarkılarında ki adam kim? O anlattığı adam, ellerine, gözlerine, sesine memnun oldumlara karışmış bir adam mı benzemediğim? Benzesem ne olur benzemesem ne olur? Sen o şarkılar ortaya çıktığında çoktan hafızamda ki yerinden aşka bir yerlerde zaten yoktun. Uzak bir telefonda ağlayan genç kadın sen değildin herhalde biliyorsun. Sen de o şarkılarda ki kadın olmadın ki. Yeni bir şeyler aldığında ayılık senden bir şeyler götürmedi Ankara ‘dan, götürdüğü hep benden oldu. Hiç benimle olmak istemedin. Al tasını tarağını topla çek git tamam. Nasıl olsa bir şarkıda yine kapısını çalıp hafızamın içine girip orayı yine karıştırmak isteyeceksin. Yine de sen çok farklısın. Dağ evinde kıyı kasabasında gelirsen belki yine açılır diye düşünüyorum o kapı. Ya da başka birine açıldığına aradan sızabilirsin, çaktırmadan yine büzülüp bir köşeye kafe konyak içerken müşterisi az bir barda.