Yürüyorum. Öyle değil terin çıkana kadar. Zaten durduk yerde terliyorum. Zıkkımın dibi doktor yürüyeceksin dedi. Ben de emeklemiyorum yürüyorum.
Her şeyin bir ölçüsü var ya teneke kilo gram metre Zeki Müren’den kalma şinik, ölçüyü sana kalmış tutam , göz kararı, kulak memesi kıvamı gerektiği kadar.
Ne yapar yapar ölçüyü kaçırırız biz de. Ya azdır ya ifrat. Ortası yok.
İktisadın zor grafiklerinin kuralıdır. Tepede durulmaz duramazsın ya aşağı düşersin ya aşşağıda kalırsın. Hayatta bir iktisattır. Yaşamı alabildiğince kararına yakın yaşayacaksın ifrata kaçtın mı ifrat aza kaçtın mı ne kadar ekmek o kadar köfte.
Biz ekmeği az tutanlardan olmalıyız böyle köftelerin az olduğu köftenin içinde de ekmek bolluğu o ayrı.
Her şeyi dibine kadar yaşamak nereye kadar. Kanırttıkça dibine kadar dedikçe istedikçe tabağı sıyıtıkça tabaktakiyle bir dilim sıyırırken bir dilim bedeli ağır oluyor koyuyor acı veriyor.
Bedeli ödenmemiş borca yapılmış övünmeyi boşver sana göre utanılacak hayat yaşayanları bir de sana gerizekalı aptal muamelesi yapması yapmaya kalkması.
Birilerinin kaşığıyla birilerinin bıraktığı pisliği yemiş ağzı bulaşık bir de üstüne üstlük sana bir tafra bir hava.
Yürümek gerek ifrata kaçmadan güneş altında kırk beş sabah erken olmuyor bee, AVMlerde o da cebe zarar.