Gidişinin bininci yılı olmalı, gitmen ayrı, taşınman devam ediyor. Sessizliğin içinde arıyorum seni. Bir şey ister misin?
Merakla seyrettiğimiz gece yarılarına kadar süren buz pateni gecelerinden “Üçlü Toylub” yap bakayım. Şaka biliyorum. Birde “Denise Wilmann” istesen beni çok özlediğini anlayacağım.
Hayatın öfkeli bir deniz gibi yüreklerimizde kabardığı anlarda bile yaptığın şakalar gibi. Kahvemin toprak tadı olması başka, eksikliğin çok başka anlatılmaz. Çok fırtınalı olmasa bile sallantılı havalarda bile biraz da sadece benim belki özel liman.
Eksikliğin benimle başka bir yerde eksik kaldın mı?
Ben neden eksiğim alıp götürdüğün senden. Buralarda bir şeylerinin kalmışlığından.
Binlerce yıl oldu.
Binlerce yıl kalmamış olmalı, önce sana gelmeyeceğim. Kokusu burnumda kalmış sende bilirsin, sende önce o dersin.
Giderken bırakmış olmalısın bir müebbet. Beynimin bir yerlerine yerleşmiş kırıntılar her uğrayışta sen mi bakıyor. Yine mi o değil.
Gece yarılarına uzanan şimdilerde unutulmuş beraber aynı şeye bakma o bile eksik.
“Üçlü toylub”