Bu durumları anlatan ilginç bir hikayeyi okumuştum. Çocuktum. Ama ne güzel anlatmıştı bende anladım. Aklımın bir köşesinde hep kaldı. Bu hikayeyi okumayanların benim anlattıklarımı biraz zor. Hikayenin İsmi ‘Diyet’ yazarı Ömer Seyfettin
Benim yeniden anlatmama gerek yok bilen ve hatırlayanlardan dinleyin. Özeti bile yeter.
Şimdi bu hikayenin günümüze yansımasına bakın.
Ben ekonomiyi düzelttim. Diyetini verin, 3 çocuk. Ben seviyorum onun için.
Dışarıdan Türkiye güzel gözüküyor, ben gösterdim. Diyetini verin, Sigara içmeyin.Ben sevmiyorum onun için.
Obama ile şak diye görüşüyorum. Diyetini verin, Suriye de benim adamlarımı destekleyin. Savaşa girersek ölün. Ben istiyorum onun için.
Terörü çözdüm. Diyetini verin, köprüye ismi ben veririm. Sevinçten delirin.
On yıldır sizi yönetiyorum. Diyetini verin, yanlışlıkla çocuk yapmayın. Denk durun, yoksa kurtulamazsınız. Ben istemiyorum. İçmeyin ben istemiyorum kötü kokuyor.
Hikayenin sonunda bir kütüğün üstünde bir kol kalır.
Gezi hareketi böyle bir bedel. İki ağaç için bu yapılır mı? İsteseler üç milyar fidan verirdim.
Bu söylem bile bir başka diyet isteği barındırıyor. Mesele Parti, baş örtüsü, inanç meselesi, hükümet değil. Ben yaptım, ben yaparım.
Bütün mesele bu.
Kütüğün üstünde bir kol.