Uyanırsınız bir şeyleriniz eksik, bir şeyleriniz yok, bir şeyler yerli yerinde değil koydunuz yerde değil. Hayatınızın bir yerlerinde eksiklikler kayıplar var. Eksiklikler belli hayatınızdan bir şeyler araklanmış. Hayatınızda el çabukluğu yetmez baya baya soyulmuşsunuz.
Bu herkesin başına gelmiştir başından geçmiştir. Uyanıverirsiniz günün bir saatinde soyulmuşsunuz.
Gördün mü? Şunu mu bunu mu? Üstelik hepsi anıdır hatıradır, sohbettir, öpüşmedir, kavuşmadır, ayrılmadır, el ele tutuşma, gözlerinin içine bakma, dokunmadır.
Gitmiş hepsi birden bir çoğu.
Çok tanıdık gelmiş olabilir. İsmini böyle koymamış, böyle paniklememiş, böyle bir kaybınızı fark etmemiş, çok sonraları yokluklarını fark etmiş olabilirsiniz. Böyle dememiş olabilirsiniz benzemiyordur belki. Belki tıpkısının aynısı sen ne diyorsan öyle.
Böyle bir şey değil midir yaşam? Yeterince ardında koşmamanız değersiz kılmaz kayıplarınızı. Gitti öyle ise kötüydü. Kayboldu mu değersiz kötü olamaz. Hep kaybetmeyi kurtulmayı unutmayı bile dilemiş defalarca sırf hafızanız diye sizin diye kendinize sertçe çıkışmış emirler verip unut demiş olabilirsiniz beyninize.
Ve kayıp işte. Bu neydi? Neredeydi? O kimdi?
Herkesin herkese benzediği, herkesin herkes olduğu, herkesin aynı şeyleri yaptığı söylediği olmadı hiç kimsenin hiç kimseye benzediği, hiç kimsenin hiç kimse olduğu, hiç kimsenin hiç benzemez şeyler yaptığı söylediği durum bunlar. Nasıl da kayboldu nasılda araklandı nasıl da yok oldu nasıl da çalındı bile denilemeyen.
Yerlerine büfeye koyduğun gibi küçük biblolar koy sende.