Yaşadığınız yaşadığımız ana bir bakın yaşadığımız zamanın şekline şemaline. Duygularınıza duyduklarınıza duyduklarımıza. Bakma şeklinizin ne olduğun bilebiliyor musunuz? Neye niye baktığınızı.
Orta çağa yakın çağa dönelim pek uzağa taş devrine filan değil bildik bilindik zamanlara geçmiş tamam. Bir şey dediğimiz de yok. Bizim gibi mi? Duydukları duyguları hani. Olur mu?
Olmayacağı olamayacağı ne kadar da orta da.
Tarım çağına geçince mülkiyetler beraberle yaşamayla çıkınca. Ekini ekip de bekleyince gelecek de bir takım kazançların ortaya çıkacağı çıkınca bir takım kazanımlar olacağı kazanılacağı ortaya çıkınca ekinler oluncalar satışa çıkınca çağlar geçip atlayıp gemiler fetih edilecek yerler fetihlerde ele geçecek değerler kazançlar. Sen bana tavuk ver ben sana feth ettiğimiz yerlerden tencere tava her ne ise bir kolye taş bir tutam baharat on tavukluk olacak şekilde her ne ise işte ondan.
Yine de sınırlı geri dönüş ne kadar zaman yaz başı gidişler sonbahara yakın dönüş. Vade mi?
Zamanımızdan farkı şimdiyle belki biraz geleceği takas edecek kadar olunan durumdan gelecekle başka bir geleceği gelecekleri takasa etmek . Yaşıyoruz yine de nasıl yaşadığımızın ismi tarifi yok bizde. Çocuğunuz doktor olacak iyi paralar kazanacak onun için okul taksitini sizin kredi kartınızla bilmem kaç taksitte bilmem kaça bölerek ödemek tam da bu. Bunu her şeye her duruma yerleştirebilirsiniz. Aldığınız ev şimdi etrafta hiçbir şey yok ileride şehir o tarafa kayıyor köprü o tarafa yapılacak plazalar hep oraya gidecekmiş üç beş bin yıl sonra ay da yapılacak siteden ev almak.
O çağla arada ki en büyük fark sanal gelecekleri fiyatlayıp etiketleyip alıp satmak. Şimdi yediklerimiz içtiklerimiz geçmişte elimize geçenler. Sırf bu yüzden servetler sayılamayacak ömürden fazla zamanların değerleri yoksulluk dediğinde geleceklerin çoktan elden çıkmışlığı yok olmuşluğu edilmişliği yani buradan bakınca baktığımızda baktığınızda.