Le Figaro gazetesinin bir haberinden..
Kötü koktukları için bir köylü aile Van Gogh’un eserlerinin de bulunduğu bir müzeden çıkarılmışlar.
İyi etmişler diyenlerinizi duyabiliyorum. Önce kendilerine baksınlar sonra Van Gogh.
İlk önceleri bende bu şekilde baktım. Pis bir koku ile bir müze gezmek, sanat şaheseri denilen resimleri görmek, onlardan bir kırıntı, bir düşünce, bir fikir almak alabilmek zaman harcamak kimin haddine…
Atın onları dışarı.. Ne diyorum ben değil mi ? Haklı değil miyim ?
İnsanların neyi hoş karşıladıklarına daha doğrusu çoğunluğun neyi nasıl kabul ettiklerine bakarak bu fikirler normal geliyor.
Ya bir köyde yaşıyorsanız. Köy nasıl kokuyorsa o koku size doğal ve hoş gelmez mi? Bazı kokuları duymuyor olamazmısınız? Bazı kokular sizin ortamınızın kokusu olduğu için hayatınız boyunca o kokuyu kötü yahut kokmuyor saymazmısınız?
Bu sanat ortamına gelme cesaretini bile, o sanat eserlerine bakma isteğini bile takdir etmeyi boş verin, hoş da karşılamayın, kabul edemez misiniz..? Çırılçıplak olan bir heykele, Herkül’e bakarken onun o kaslarının gerginliğini görürken ter kokmayacağını hayal ediyorsunuz diye sorulmaz mı?
Bir taraftan insan olma gayretiyle çaba gösterirken bir taraftan insani duyguları ve hisleri, insan olgularını dünyamızda çıkarıyor muyuz?
Tuvaletinin duvarına ünlü ressamların tablolarnı takan var mıdır? Diye sormuyorum. Bu soruya bir kaç tane de evet çıkacağından eminim. O da ayrı bir zamanın konusu olur.
Sizce…
Sadece sordum sizce..?