Erteledikçe Yitirilen Yarınlar

Erteledikçe Yitirilen Yarınlar

Yarın uğrarım, yarın gelirim, “Bir yarın olsun hele!” Uzayıp gider yarına bıraktıklarımız… “Yarın, yarın, yarın!” derken, uğrayacağınız yarın bitivermiştir; gideceğinizin elinde yarın kalmamıştır. “Bir yarın olsun hele”lerinizin hepsi bir yarın daha kullanamayacak hale gelmiş, kurumuş, kokmuş, çürümüş, bitmiş, uçmuş, gaz olmuş, eksilmiş, yavaşlamıştır belki.

Belki, belki… Umut, hep aynı havalı kornasını çala çala yüreğinizde bayram edasıyla dolaşıp dururken, “Dursun!” diyen de yok hani. Yarın hep olacakmış temposuyla yaşarken, “Yaşa gitsin!” Ona da laf eden çıkmaz. Tembelliğinize bırakmış olduğunuz, biriktirdiğiniz, hep atladığınız yüreğinize, bir çöp ev edasıyla tıkışıp yer bulamayıp bugünü katledip bir de üstüne…

Nasıl denir? Yarına bırakılmayacakları, bırakılamayacakları… Hiç olmazsa hani laf ortaya pek düşmez ya böyle. Akıl filan satmak, vermek de kalem oynatmamıza bakıp laflamak hakkı da yok elbet. Yine de… “Belki”ler ne çok gevezelikler üretir oldu.

Yarın…

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir