Öylece bekle. Bıraktığı gibi bir vazo bir çiçek bir örümcek ağı tülü gibi rüzgardan bile kıpırdamadan bekle.
Piştiğin dolu dolu olup yine de patlamadığın her şeye artık nasıl olsa bensiz de dediğin görmemezlikleri yeğlediğin o dünya şu yaşanılası bulmadığın demediğin artık sadece kafandan geçen.
Dünya o bildiğin sana hiç yüz vermeyen peşinden koştuğundan olacak bütün birileri gibi kaçan gözüne bile çarpmadığını düşündüğün dünya çırılçıplak hiçbir şeyden sakınmadan olmayan yine de ya varsa defolarını kapatır loşluğa saklanmadan gecenin olamayacak kadar parlak ışıklarının altında sakınmadan korkmadan çekinmeden güvenerek kendine seni nasıl ne tür bir kalp çarpıntısına uğratacağını bilerek huşu içinde koynuna süzülüverecek. Gözlerini kapa. Kendini sana özgürce sunacak.
Öylece bekle.
O sunuş sana bir vicdan borcu mu?
O da önce kendisinden utanır gibi hissediyor olacak kendisinin kendisini affettiğini söyleyecek hissetmeye çalışacak sonrasında pişmanlık öyle bir duygu senin koynuna gelmiş olmak. Gözlerini tavana dikip kendi kendine söylemek için bir yalan arar gibi bir sancı neden geldi neden onca cesaret senin koynuna bunca zaman sonra bilinmezlik varmış onu oraya itmiş düşmüş.
Gözlerinde onca beklenmiş zamana bile kerç etmeden o hoş geldin iyi ki buradasın geçti bitti tamam artık acımıyor bakışına rağmen.
Af edilmesi gerekenin kim olduğu konusunda bir kararsızlık .
İşte o adamı öldürüyor.