“Bakma hiç yakın bile olamadık” öyle diyordu onlarca yılı devirip birlikteliği güç bela değil kolaylıka işin sonuna getirdiklerinde yüreği yaşlanmış çökmüş.
Genç kadında genç bile değildi yüreği bile yaşlanmış çökmüş yine de bir hınç taşıyordu. Verilmiş onca zamanın geri ver hepsini her dakikasını yakasına yapışması gözler kıvılcım kıvılcım bir geçti bitti. İntikam öyle yapar mı? Yapar.
Daracık üstüne yapışmış gibisinden elbisesinin vücudunu sıktığı gibi ruhu da öyle sıkılıyordu. Birinde huzur diğeri huzursuzluk gırtlağa kadar.
Onca kurulmuş hayal düş hepsi elde kalmışlık. Bir yumruk sıkılı avuçta bir ömre bedel onca emek hüsrana boşalacak az sonra ”Yakın olmadık”.
Yan yana geceler böyle mi biter?
Onca ortaya konmuş yürek içi açılmış çırılçıplak gecenin gölgelerine bile bırakılmamış güneş altı üstünde güneş yanığı teninde ter öylece.
Şimdi her şey de her nefeste onu aramak. Diyemedi söyleyemedi bile. Dışarısı yemyeşil bir bahar yaz bile gelmiş. Bir fırtına bir dolu bir sulu sepken ıslaklık gözlerine inecek inmeden önce bulutlar bu kadar kara. Bir uzay girip birbirini bir daha bulamayacak küçüklükler olmaya az sonra.
Sarı yirmi beş kuruşların krallığının sürdüğü zamanlardı o zamanlar.