Ne dersin kandırıp koynumun bir köşesine hani yalnızlığın içine edivermek için rüyam olup geliversen. İnat bu gelmezsin. Hayatı zindan eden onca hiddetli bağırış, göz pörtletip içinde duygu olup hani. Yüreğime su serpmek için, uyumam için başımı okşayıp bir de fısıltılı ninni olsan.
Biliyorum olmaz ama oluversin. Yazın güneşin yaktığı gözlerin kamaştığı zamanların gölgesi oluver. O kadar büyük bir özlem olarak, hasret olarak. Ne güzel olurdu olur.
Biliyorsun epeydir, epey dediğim uzunca bir epeydir huzur, onca aradığım, aradığımız sadece ben bulsam bile artık, hep beraber daha güzel arayıp durduğum durduğumuz sırf o yüzden geceleri yorganın altına kaçı verir diye bekler olduğum geliverse.
Huzur olmayınca geceler geçmeyeceklerle ağzına kadar sabaha kadar uyku kaybedilmiş düşürülmüş belki üstüne bile basılmış bir eziklikte beynin içinde onca kriket sayısı ayağa kalkışları gürültüsünde bilirsin işte ondan.
Sade çırılçıplak karşılıksız bir huzurun tene değmesi onca karanlıkta tamam o tenine dokunan bir soluk.
Ne dersin ?
Yüreğimin yüreğimiz belki her ne dilersen belki de vereceği. Günaydın dendiğinde bir sabah oh sabah olmuş şaşkınlığı yapabilmek.
En esneğinden lastik gibi yelkovanı esir saatlerin en yalvarmacası hadi yürü be bütün uzun çok uzun gecelerde.