– “ Çay içer misin?” Sordu. Gelip karşısına oturmuş, suratı sirke satıyordu. Sabahı iyi karşılamamış olduğu belliydi. Kafasına bir şeyler takılmış, yine sabahı sabah etmiş olabilir diye düşündü. Sormadı, artık alışkanlığı olmuştu bekliyordu kendi anlatsın. Yine traş olmamıştı, sakalı birkaç günlük suratında. Siniri kart sesine yansımış daha bir kart çıkar olmuştu.
– “Çay koy, içerim. Başım ağrıyor dün geceden beri. Dün eve girerken kara kedi gördüm ondandır”. Çay koyuluyordu, çayı bekledi, aldı. Gülümsedi öyle acısı içinde bir gülümseme.
– “ Şaka söyledim, kara kedi gördüm başım ağrıdı. Olur mu? Ben kadın mıyım hem. Kara kedi kadınların ağrılarının derdi. Doğum sancısı, Loğusa sancıları, bazı söylentiler adet sancılarının, başım ağrıyorların kaynağı olarak da kara kediyi gösterir. Bebek ölümleri de ondandır diye duymuşluğum vardır”. Kendisine de çay koymuş karşısına oturmuştu. Ne anlattığını bilmediği belli şaka ediyormuş gibi düşünüyordu. Anladı bu konuyu açması lazımdı.
– “ Adem, Havva’ dan önce bir evlilik daha yaşamıştı. Lilith biraz öyle denk dursa bir şeylere karşı çıkmasa belki de Adem’ le Havva diye anlattığımız bir dolu olay Adem’le Lilith diye anlatacaktık. Belki hiç cennetten kovulmuş olmayacaktık insanlık olarak elma meselesi olmayacak, biz de oradan kovulmuşların bilmem kaçıncı nesilden torunu olmayacaktık. Lilith sevişirken sırtının yere gelmesini kabul edemediğinden hep huzursuzluk çıkarır en sonunda ceza olarak kara kediye dönüşür. O da kendinden olmayan nesilleri lanetler, o ağrıları, ölümleri ister. Kara kedi o yüzden sevilmez”. Çaydan iri bir yudum aldı.
– “Başım ağrıyor. Rüzgardan olmalı”