Sohbet

Karanlık loş bir ışıksızlıktan yavaşça sallanarak çıktı geldi yanıma. Elini uzattı, tut beni düşeceğimle merhaba arası bir el uzatma. Tuttum elini bırakmadım merhaba olmayabilir dedim düşer belki bırakmadım elini masaya oturdu. Geldiği yerden biraz aydınlık bir ortamdı.

Geceydi her şeyden önce. Masaya dirseğini koydu. Gözlerine bakmaya çalışıyordum, kaçıp duruyor, yerinde duramıyordu gözleri. Bir süre oturduk karşılıklı, bakmadı yine de. Konuşulacak çok fazla bir şey yoktu belki de ben var desem de çoktan hesabı görülmüş bedeli ödenmişlikler vardı.

el uzatmak

Uyuya kalmışım, dedi. Boş vermişlik vardı içinde sesinin.

Gidişini duymamıştım. Çıktım geldim buraya öylesine yolum düşmüş gibi.

Bir şeyler anlatmaya çalışmıyordu. Bir şeylerin savunması da yoktu ne tavrında ne sesinin tonunda. Bende bir şeyleri sorgulamıyordum. Oturduk öylece, sıkılmadan oturduk. Uzaklardan bir yerlerden bir araba gürültüsü oldu, bir homurtu bir süre sessizliği bozdu. Sonra yine sessizlik, sabahın ışıltısı pencerelerden sızmaya başladığında masaya dirseğini koydu önce, bir kez baktı gözlerime sorgusuz durumu anlamaya çalışırken.

Başını koluna yasladı, yattı üstüne kolunun. Sabah ben geldim dediğinde ışıklarıyla uyumuştu. Bir gün daha boş vermişlikle başlıyordu.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir