Sokağın bir köşesinde eskiden dururdu birileri kar yağmur çamur hep oralarda hep birileri yanan bir ateş vardı sönecek bir ışık bir aralanacak perde bakacak meraklı bir göz orada mı?
Olmaz mıydı?
Yüreklerin hep işten attığı içinde o kadar şeytanı taşımayan yumuşacık yumuşaktan da öte pudra şekeri misali yürekler yumuşacık düşünceler yumuşacık niyetler altına bir kötü şey döşenmemiş.
Sabaha az kala son titrek bir ışık solunan uzun bir içe çekiş titrek ışığı parlar bir surat hayal meyal aydınlanır perdenin aralığı son kez kapanır kendini belli etmezcesine belli ederek. Zamanlar eski köşe bucak yolun ortası bile karanlık loş yere ulaşamayan sokak lambalarının ışıkları uzaklarda ki ışıklar titrek.
Yaşanacak yaşanan hep içten hep büyük hep her şey eden her şeye değer.
Gecelerin çoğu ıssız caddeler ıssız sokaklar iyice.
Son saatlerinde yaşananların bir şiire bir söze bir bakışa bir her şeye değen hiçbir şeye takılıp orada kalmışlıkların hesap makinesine sığmayan büyüklükte hesaplaşmaları .
Hayatın becerilememiş yaşanmaları hesap bakiyesi orada bir yerlerde acısı kalmış bir yerde yaralanmış bir yerlerde kan revan ortamlar hep kısık sesli bir çığlık boğazın bir yerlerine sıkışmış gözlerde bir başka feryat bir başka yanıklık.
Oldu mu?
Olmadı işte tam orada hep ölmüş hep cansız hep hareketsiz sonlar takılı kalmış film karesi gibi perdede az sonra alev alev tutuşacak bilirsin
Sokağın bir köşesinde yağmur çamur bir son nefes çekişi belli belirsiz bir yüz.