Haziran’da Ölmek

Hamamönü’nün ara sokaklarında yürüyüp Tacettin Camii’nin kıyısından geçip bir sokak başı bir yerlerde oturup bir çay söylüyorum. Buralar şimdilerde çok güzel. Elimde bir roman. Yazılmış, okunmuş, kapatılmış, kitaplığın bir köşesine kurulalı epey olmuş bir kitap. Kitabın eksik olduğunu ben biliyorum. Okunup geliyor tam buraya. Sonu yazılmamış. Uzunca yıllar önce, Haziran.

“Sen git ben buradayım. İşlerini bitir gel. Bir yere gitmem merak etme. Sanki gidecek bir halim var da. Hadi…”Hastane yatağından beni böyle kovalıyordun. Çıkıyorum sen dedin diye. Gece yarısına az bir zaman kala geldiğimde yoksun. “Nerede ?” Yoğun bakım. “O nerede? “

veda

Koşuyorum koridorlarca. Bir kapı “Giremezsin”. Önce kapısında bekliyorum sonra, bir süre sonra, içeri yanına giriyorum. Ayaklarımın ucuna basarak neredeyse öyle sessiz sedasız perdenin arkasında senin yatağının yanına ulaşıyorum. Bıraktıktan bu yana bütün ışıltıları kaybolmuş, yere düşürülmüş belki de el yordamı aranmış bulunamamış gözlerde fer kalmamış. Bir yılgınlık, bir acı, alınamayan nefes makine desteğinde. Bana bakıyorsun pişman… Ben öyle sanıyorum bileğinin bağlı olduğu yatağının demirine elimi uzatıp parmaklarını tutuyorum. Sen parmağınla yatak demiri arasında parmağımı sıkıyorsun.

Hafif bir dokunuş sıkıştırma dediğim güçsüz bir kımıltı. Ses yok, çıtırtı yok, gürültülü kıpırdamak yok. Makinenin zamanı sayarcasına ritmik sesi alamadığın nefeslerin yerine güçlü hava sesi ve sen bakıyorsun farkındasın yanında olduğumun. Bakıyorsun gözlerinde ki fer gidiyor iyice. Elveda mı dedin? O bakışta ben bu gün bile öyle sanıyorum. Gözlerin kapanmadı öyle kaldı bana mı öyle geldi. Hemşire koştu geldi beni çıkardı dışarı. Kapı önünde bekledim. Doktorlar girdi çıktı defalarca. Biri çıktı geldi karşıma gitti bitti hangi kelimelerle söyledi bilmiyorum ama artık yoktun. Hani yılanı bulmuş onunla anlaşmış randevulaşmıştın seni gideceğin yere götürmesi için. Ve gideceğin yere gitmiştin. Bekleyip artık kapatılmış üstünle beraber sedyeni alıp bir arkadaşla az önce nefes nefese koşuşturduğum koridorları sen sedye de ben yanında artık bitmişlikle aşağıya iniyoruz. Bir kapıda seni son görüşüm. Ben bakıyorum sadece. Elveda diyorum artık senin umurunda bile değil elvedalar hoş geldinler, güle güleler. Kapının kenarına çöküp bir sigara yakıyorum.

2 Yorum
  1. Zordur vedalar nasıl olursa olsun. Yaşanan ve arkasında hatıralar bırakan her şey.

  2. Nesrin Ozhelvacı says:

    Hoşçakal Baba :(

sevinç için bir cevap yazın İptal

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

code